Mabel Matiz
Mabel Matiz

ALKIŞLAR FATiH iÇiN

“Artık düştüğüm kuyulardan daha çabuk çıkabiliyorum.”

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Mabel Matiz, 25 şarkılık ‘Fatih’ albümünü geçtiğimiz Temmuz ayında piyasaya sürdü. Albüm derinliğiyle ve şarkıların ardındaki hikayeleriyle ilk günden beri hayatımıza işledi. Mabel Matiz ile bu özel albüme yakışacak detayda bir röportaj gerçekleştirdik.

Söyleşi:Hikmet Demirkol

Albümün Sezen Aksu’ya ithaf edilen bir şarkıyla açılması her dinleyicin gibi beni de çok etkiledi. Dört sene önce tekli olarak çıkardığın ‘Gözlerine’nin bestesini Sezen Aksu ile yapmıştınız. Aksu ile çalışma hayalini gerçekleştirmek açısından bu parçanın senin için önemli olduğunu belirtmiştin. ‘Fatih’ albümünün açılışında böylesine dokunaklı bir şarkıya yer vermenin sendeki yansımasıyla başlamak istiyorum röportaja. Bu şarkının ortaya çıkış sürecini senden dinlemeyi çok isterim.

Sezen hayat çizgimde önemli bir yere sahip. Dünya görüşümü de, müzik yolculuğumu da en çok etkileyen sanatçılardan. Müziğindeki zenginlikten, dilinin birleştiriciliğinden hep çok etkilendim. İnsan olan Sezen’i de hep yakından takip ettim, anlamaya çalıştım. Görkemli, duygu dolu ve volümü yüksek bir hayat. Onun hayatına bakarken kendime de baktığım, onun içinden geçtiği şeyleri içselleştirmeye, hissetmeye çalıştığım bir duygu aralığındayken çıktı ‘Aşkım Gülüm’ şarkısı. Hem onunla hem kendimle konuştuğum, aramızda ayna yaratan bir şarkı oldu.

“En çıplak, en şaşaalı, en tam hissettiğim, en iyi gerçekleştirdiğim işim,” dediğin ‘Fatih’ albümündeki cesaretin ve gücün bir dinleyici olarak beni inanılmaz gururlandırıyor. Repertuvarı nasıl hazırladın? ‘Fatih’e dair kafanda ilk beliren fikir neydi? Bu albüme ‘Fatih’ demeye hangi noktada karar verdin?

Albümün adı ve konsepti defalarca değişti. Önce Orta Doğulu, oldukça underground ve elektronik, oyun havalarından oluşan bir konsept vardı aklımda. Yeni şarkılar yazdıkça içerik de değişti. En nihayetinde bunun sıkı bir Türkçe pop albümü olmasına karar verdim. Tamamen beni yansıtmasını istedim. Tanıştığım yeni prodüktörleri oyuna dahil ettikçe sound da zenginleşti, değişti. Albümün en can alıcı şarkılarını son bir, bir buçuk yılda yazdım. Beyoğlu’na geri taşınmam, her zaman olduğu gibi yine garip bir ilham kanalı açmıştı. Çok büyük bir aşk duygusuna düştüm o sırada. Bu da albümün ana temasını belirledi aslında. ‘Fatih’, unutulmaz bir aşk albümü oldu gözümde. Yaralarını seven kollayan, melankolisinden gocunmayan ama ayakları tamamen yere basan, kendini hiç olmadığı kadar güçlü ve şeffaf hisseden bir Fatih’in albümü. Bu yüzden albüm, adını olduğum kişiden, kimlik adımdan aldı. Ancak albümün adını bulduğum anı da ayrıca not düşmeliyim. İsim üzerine düşündüğüm günlerde, bir gece meditasyon sırasında kulağıma annemin sesinden ‘Fatih’ ismi söylendi. Evet, sesli olarak duydum bunu. O an ismi bulduğumu hissettim.

Bir albüme sanatçı ya da grup kendi adını verdiğinde bence o albüm bir nevi manifesto da oluyor.  Kayıttan şarkılara kadar her şey albümün adını anlatıyor. Böyle bakınca ‘Fatih’ bana daha da güçlü geliyor. Gücünün azaldığını anladığın zamanlarda, hayat sana ters davrandığında, bu duruma nasıl yaklaşıyorsun? Özellikle üç dört senelik albüm döneminde motivasyonunu korumayı, hatta yükseltmeyi nasıl başardın?

Sürekli motive hissetmek mümkün olmuyor. Hayat kimse için dümdüz bir çizgi değil. Ben de düşüyorum ve sıklıkla arayışa giriyorum. Duyguları kabul etmek, bir süre içinde kalıp sonra geçip gitmelerine izin vermek gerek. Kendi üzerine, kendiyle devamlı çalışan biriyim. Bu yüzden artık düştüğüm kuyulardan daha çabuk çıkabiliyorum sanırım. İnsan kendini, zaaflarını ve zayıf noktalarını anlayıp idrak ettikçe, zamanla daha farklı bakmaya, davranmaya başlıyor. Bir anlık bir değişimden söz etmiyorum. Bu bireysel, ruhani bir yolculuk. Üzerine mesai harcamak gerek. İfade etmek benim yükümü hafifletiyor. Üretmek, yazmak, sevdiklerimle olmak, meditasyon yapmak, doğa tatillerine çıkmak, aşık olmak, dans etmek beni besliyor, iyileştiriyor. Sevgiye tutunuyorum çoğunlukla. Galiba bir sevgi arsızıyım.

Albümdeki hangi şarkılar Mabel’e, hangi şarkılar Fatih’e gidiyor sence? Seçecek olsan hangi şarkılar, hangi ismin altında toplanırdı?

Bu albümde Fatih ile Mabel’in aynı kişi olduğunun altını çizdim. Aynı ham maddeden yapıldılar ve aslında tek kişiler. Sadece biri uzun yıllar ambalajın üzerinde yazan isimdi. Tüm şarkılar her ikisine de gidiyor bence. Yine de ‘Müphem’, ‘Bahçemin En Zor Gülü’, ‘Derin Olur’ gibi ‘fazla içeriden’ bulduğum şarkıları bir kenara ayırabilir ve onları ‘Fatih Özel’ başlığı altında toplayabilirim (gülüyor).

Bence tam bir yaz güneşi olan ‘Numaracı’ için bir parantez açmak isterim. Şarkının hikayesini ve sendeki uyanışını anlatabilir misin?

‘Numaracı’nın giriş bölümleri ‘Fan’ın 2015’teki ilk versiyonundan kalan bölümler. İki şarkı da zaman içinde çok değişti ve bazı bölümler boşa çıktı. Murad (Güner) o bölümlerden yeni bir şarkı yapmamı tavsiye edince ortaya ‘Numaracı’ çıktı. Aslında ‘Numaracı’yı başka bir erkek sanatçının seslendirmesi için sipariş üzerine yazmıştım. Bir sebepten olmadı, ben de kendi albümüme koymaya karar verdim. Aslında puzzle’ın eksik parçası da böylece tamamlanmış oldu. 90’ların neşeli, flörtöz şarkılarını anımsatıyor bana. Şarkı yazarlığı olarak daha önce pek denemediğim açıklıkta bir şarkı. Hikayesi de ilk tanışma günlerinde, aşkın iki tarafı da ne kadar numaracı yaptığıyla ilgili. İkili ilişkilerde zaman zaman çeşitli rollere girebiliyor ve kendimizi olmadığımız gibi göstermeyi tercih edebiliyoruz. Korunaklı alanlar yaratma ihtiyacından olsa gerek. Şarkıda “Gel bu rollerden çıkalım, aşkı daha kolay yollardan, olduğu gibi yaşayalım,” diyorum karşımdakine.

Bu röportaja hazırlanırken eski röportajlarımıza döndüm. ‘Gök Nerede’ albümü için yaptığımız söyleşide kayıtlar sırasında stüdyoya Barış Manço, David Bowie, Aysel Gürel fotoğrafları astığını, bu enerjinin sana iyi geldiğini söylemişsin. ‘Fatih’ albümünün üç dört sene süren kayıtlarında nasıl ritüellerin vardı? Stüdyo anlarını duymak için sabırsızlanıyorum.

Bu albümde pek çok kayıt stüdyosu ve home stüdyo dolaştım. Daha dağınık bir süreç oldu. Piyano başında çok zaman geçirdim. Çok fazla içsel çalışma yaptım. Bütünde oldukça pozitif bir dönemimin eseri oldu aslında albüm. Bunlar da üretimin enerjisine yansıdı sanıyorum. Spesifik bir ritüel çalışmasından ziyade, moralimi ve inancımı hep yüksek tutmaya çalıştım. Kendimi iyi hislerle besledim. Vokal kayıtlarını evde pijamalarla aldım mesela. Çok rahat bir vokal süreciydi. Şarkıları söylerken kafamda bazı imajinasyonlarım oldu. Detay vermeyeyim (gülüyor).

Albümde 25 şarkı olunca insan şarkı sıralamasına nasıl karar verdiğini çok merak ediyor. Detaylara ne denli önem verdiğini biliyorum, nasıl çözdün sıralama konusunu?

Albümün açılış şarkısına, Aralık 2022’de Zeid Hamdan’la birlikte Erekli Tunç Stüdyosu’nda şarkının prodüksiyonunu yaptığımız gün karar verdim. Orkestral sound beni çok etkilemişti. Tam bir film müziği hissi yaratıyordu. Kapanış şarkısı ise daha yazıldığı gün kendini belli etmişti. ‘Veda Ettim Geçmişe’, tam bir ‘Fatih’ kapanışıydı. Şarkı sıralamasında genel olarak bir yolculuk hissi yaratmaya çalıştım. Albüm orkestral, modern bir ağıtla açılıyor, sonra hafif politik dokunuşlarla devam ediyor, biraz flörtten sonra bir anda koyu bir aşk hikayesinin içine düşüyoruz ve uzun süre o duygularda kalıyoruz. Albümün genelinde aşkın bütün mevsimlerini, iniş çıkışlarını, mutluluğunu ve karanlık yanlarını yer yer gösteriyorum. Albümün son çeyreğinde ise daha olgun, yer yer tasavvuf temalarına dokunan şarkılar mevcut. Yani daha ilahi bir aşkı işaret ediyorum. Bir yandan inandığım değerlerin de altını kalın çizgilerle çiziyorum. Nihayetinde, bir teslimiyet ve kabul şarkısıyla albüm sona eriyor. Albüm bittiğinde uzun ve doyurucu bir film izlemiş hissi vermeye çok gayret ettim. Dinleyicisi, onu dinledikten sonra başka birine dönüşsün istedim. Sıralamada da buna uymak istedim, yer yer beklenmedik parçalar soktum araya. ‘Derin Olur’ gibi, ‘Enderun’da Aşk’ gibi.

Gelelim albümdeki düetlere. Bu isimlerle çalışmaya nasıl karar verdin? Hepsine dair senden ufak anekdotlar almak isteriz.

Albümdeki hemen hemen tüm düetlere son bir iki ayda karar verildi. Şarkılar biter bitmez yorumculara teklif götürdüm ve çok hızlı bir şekilde kayıt aldık.

Melike Şahin ile ‘Düldül’ şarkısında düet yaptınız. Birlikte yakaladığınız enerjiye bayılıyorum, son senelerin en nefis buluşması bence. ‘Düldül’ün özellikle ruhun dünyaya inerken bağlandığı beden anlamında kullanılması tüylerimi diken diken etti. Çok etkiledi bu şarkı beni. Melike Şahin ile nasıl bir araya geldiniz?

Melike ile Paris’te denk geldiğimiz bir Mayıs akşamı, bir içki masasında ona şarkıdan söz ettim. Şarkıyı çok sevdi ve kabul etti. Melike’yle iş birliklerimizi ben de çok tatmin edici buluyorum. Birlikte şarkı söylemek hep çok zevkli. Şarkı 2019-2022 yıları arasında yazıldı. ‘Öyle Kolaysa’nın devamı niteliğinde olarak görürüm ‘Düldül’ü. Bir bağları var kesinlikle. Hem dünyevi hem ruhani mercekten incelemek mümkün sözleri. Tel Avivli çok yetenekli müzisyenler çaldı şarkıda.

Kalben ile söylediğiniz ‘Aşk Çeşmesi’ni dinlerken nedense bir düğün ortamı geliyor gözümün önüne. Gecenin zirve noktasında birlikte sahneye çıkıyorsunuz. Bu şarkıya dair neler söylemek istersin?

Kalben’in beni düşünerek yazdığı bir şarkı. Bu yüzden benim için yeri çok ayrı. Kaydı çok daha önce yapılmıştı, yayınlanması iyi ki bu albüme kısmet olmuş. Kalben’in şarkılarında ruhunu tüm çıplaklığıyla açışını hep çok etkileyici bulurum. Çok özel bir sanatçı, hikaye anlatıcısı ve arkadaş.

Aşkın Nur Yengi ile seslendirdiğiniz ‘İki Satır Yara’yı ne kadar çok dinlediğimi anlatmam imkansız. Nasıl bir araya geldiğinizi on bin kere anlatsan keşke, dinlemekten hiç sıkılmam sanırım. Senelerin sürprizi bu şarkıda ikinizin bir araya gelmesi.

Aşkın, Harun’la birlikte ilk çocukluk starlarımdandı. Müzik yapmaya başladığım ilk günlerden beri hayalim, bir şarkımı onun sesinden duymaktı. Ona özel yazdığım solo şarkılarım var. Bir süredir takipleşiyorduk. Sonra bir röportajında benden söz ettiğini duydum. Bir heyecanla ona bu şarkıyı götürdüm. Çok sevindi, çok beğendi. Alçak gönüllü, harika biri. Stüdyoya demo okumak için geldi ancak o kadar iyi kayıtlar verdi ki, “Tamam, bunları kullanalım,” dedik. Gerçekten de ‘Fatih’ albümünün en büyük uğurlarından biri oldu Aşkın. Birlikte daha çok şey yapmak istiyoruz.

‘Çerez’ ve Can Güngör dokunuşu müthiş olmuş. Bengü Beker ile bu şarkıyı seslendirme fikri nasıl ortaya çıktı?

Bengü ile bir yıldır tanışıyoruz. Sesinden çok etkileniyorum. Solo kariyeri için bir şeyler hazırlıyorduk. Bu sırada albümde onun da tuzu olsun çok istedim. ‘Çerez’, yapımı itibarıyla albümde en son biten şarkı. Bengü şarkıyı Haziran ayında bir nevi son dakikada okudu ve bu feat. ortaya çıktı.

Kardelen ile düet yaptığın ‘Severim’ albümdeki gizli motivasyon şarkım oldu. “İlk tanışma anının yüksekliği var bu şarkıda,” demişsin. Daha harika bir tanımlama olamaz!

Fikir olarak ‘Maya’ albümü sürecinde ortaya çıkmış, ancak öylece kalmış bir şarkıydı. İlk adı ‘Kedi’ idi. ‘Fatih’ albümü sürecinde genel hatları şekillendi ve güncel hali ortaya çıktı. Kardelen, arkadaşım olmasının yanında, yeni nesilden çok beğendiğim ve takip ettiğim bir müzisyen. Birlikte üretmek keyifli oldu. Şarkı aynı zamanda özel bir kampanyanın da sesi oldu ve albüme başka bir pencere de açtı.

Düet konusunu kapatmadan Bengü Beker’e bir parantez daha açmak istiyorum. Prodüktör koltuğunda olduğun yepyeni bir proje yolda sanırım. 6 Ekim’de Bengü Beker’in ilk teklisi ‘Yağmur Olsam’ çıktı. Bu projeye dair neler söyleyebilirsin?

Bengü, benim uzun yıllardır aradığım ses. Çok güçlü ve etkileyici bir yoruma sahip. Sesinde pek çok farklı şey hissedip duyabiliyorsunuz. Herkesin birbirine benzemeyi maharet saydığı bir çağda bulunmaz nimet. ‘Yağmur Olsam’ birlikteliğimizin ilk şarkısı. Beraber üretmeye devam edeceğiz ve olacaklar için çok heyecanlıyız. Dilerim yolu çok açık olsun. Türkçe popun yeni ve güçlü seslere çok ihtiyacı var. Proje, bir albüm yolculuğuna evrilecek. Benim için de yeni bir dönemi simgeliyor, zira ilk defa kendi albümlerim dışında bir projeye bu kadar dikkat ve mesai harcıyorum. Bengü’ye çok inanıyorum.

Bengü Beker ile adım attığın bu yeni başlangıcı çok önemli buluyorum. Sektöre ilk adım attığın günlere dönersek, yeni bir isme sahne açmak, onun kariyerine dokunmak nasıl bir his? Prodüktör Mabel, bir başka sanatçı için deyim yerindeyse elbise dikerken nasıl heyecanlar yaşıyor?

Çok heyecan verici. Yeni bir dünya kurmak gibi. İşin mutfak tarafı beni hep daha çok heyecanlandırmıştır zaten. Bu tür ortak çalışmaları sektör için de çok faydalı buluyorum. Doğru üretim ve birliktelikler her zaman müziğin ve müzik sektörünün gelişmesine, dönüşmesine, ilerlemesine aracı olmuştur. Yeni elbiseler dikerken hep dikkatli ve özenli olmam gerekiyor. Klasik eserler yaratmak, kalıcı imzalar atmak niyetindeyiz.

Kardelen ile seslendirdiğin ‘Severim’ şarkısının Durex markası tarafından kullanılmasını da biraz konuşmak isterim. Tabu olmaması ve her bireyin önem vermesi gereken bir konu cinsel sağlık. Bu alanda bir adım atmaya nasıl karar verdin, proje nasıl ortaya çıktı? Gelebilecek yorumlara dair bir endişen oldu mu?

Teklif Durex’ten geldi. Önce şaşırdım, sonra böyle bir kampanyayı yapabilecek zaten pek fazla isim olmadığını fark edip heyecanlandım. Cinselliğin dile getirilmesi, kişilerin kendilerini keşfedip ifade edebilmeleri, cinsel sağlığın bir tabu olmaktan çıkıp konuşulması, doğru bilginin paylaşılması çok önemli. Öncelikle sağlıklı bireyler olmak için... Ben zaten yıllardır müziğimde ve şarkılarımda insanların kodlarından özgürleşmeleri ve kendilerini bulup keşfetmeleriyle ilgili çok fazla şey söylüyorum. Bu yüzden markayla iş birliğimiz anlamlı ve yerinde oldu. Sadece bu işte değil, hiçbir işimde gelecek yorumlar önceliğim olmuyor. İşimi iyi yapmak, mesajımı doğru şekilde vermek ve kendimi gerçekleştirmekle ilgiliyim. Gerisi bunları kendi algısı çerçevesinde okuyacak bilinçlere kalıyor.

Kısa süre önce ‘Bahçemin En Zor Gülü’ şarkısının videosu yayınlandı. İzleyip de seninle ağlamayan var mıdır bilmiyorum. Klip kısa sürede YouTube trendlerde birinci sıraya yerleşti. Son beş senedir kliplerin hep trendlerde yer alıyor. Sevenlerinin, dinleyicilerinin seni böylesine sarmalaması, ürettiklerine bu denli sahip çıkması sana ne hissettiriyor?

Çok şanslıyım tabii ki. Sevilmek, sarıp sarmalanmak, anlaşılmak güzel hissettiriyor. Kendimi olduğum gibi ortaya koydukça, özgürleştikçe, başkalarına da ilham ve güç verdiğimi hissediyorum. Umarım öyledir. Belki kendinde bu gücü bulamayan, varoluşuna bir emsal arayan tonla insan var. Ben de öyleydim. Birileri bu hikayeleri anlattıkça, kendini ortaya koydukça, insan ‘görülmüş’ hissediyor ve bu bence çok şifalı bir şey. ‘Bahçemin En Zor Gülü’ videosu oldukça şeffaf bir dertleşme oldu dinleyiciyle. Uzun vadede kült olacak bence. Yaptığı şeyi ve etkisini esasen o zaman konuşmak, hatta uzmanlardan dinlemek isterim. Slip mayomla spontane ağladığım bir klibim olmadı da demem artık (gülüyor).

‘Mor Perdeler’in inceliği, dokunuşu ve etkisi beni sana yine, yeniden hayran ediyor. Bu şarkıdan söz ederken “Keşke Barış Manço ile düet yapabilseydim,” demişsin. Bu nefis şarkıya dair başka ne söyleyebilirsin?

2015’in ilk günlerinde yazdığım bir şarkı. ‘Gök Nerede’ albümünün geneline sinmiş bir aşk ve ayrılık hikayesi vardı, bilirsin. Onun son demlerinde ortaya çıkmış bir şarkı. Beyoğlu’nda yeni bir eve taşınmış ve eve dev mor kadife perdeler yaptırmıştım. O melankolik günlerde, elektrik gitarda bestelediğim bir şarkı. Bence enstrüman, yazım sırasında şarkı yazarlığını ve şarkının formunu direkt olarak etkiliyor. Aranjmanda da bu yüzden retro ve rocky tatlara verdik. Taner bir kez daha müzisyenliğini konuşturdu. ‘Mor Perdeler’i de çeşitli kadın şarkıcılara önermiştim, ama yedi sene boyunca arşivde benim onu seslendirmemi bekledi sanırım.

Albümde 25 şarkı olunca favoriler sürekli değişiyor. Albümün zenginliği bir dinleyici olarak beni inanılmaz mutlu ediyor. Yine de âdettendir, senin favorilerini, mümkünse sebepleriyle birlikte öğrenmeyi çok isteriz.

‘Müphem’, ‘Derin Olur’, ‘Bahçemin En Zor Gülü’ halen favorilerim. Derin bir aşkın şarkıları bunlar. Beni değiştiren, olgunlaştıran, bana yapamam dediğim şeyler yaptıran... ‘Kara Dantelli Gençliğimize’ de aynı şekilde favorim, zamansız bir şarkı oldu kanımca. Albümde sevdiğim çok fazla şarkı var aslında.

Her şarkının detayları üzerine konuşalım çok isterim ama ‘Elbette Annem’, ‘Müphem’ ve ‘Öküz’ için biraz daha büyük bir parantez açmak istiyorum. İki uçta ama özü bir olan bir his yakalıyorum bu şarkılarda. Sen neler söylemek istersin?

‘Elbette Annem’ ve ‘Öküz’ birbirine yakın zamanlarda çıkmış iki şarkı. Belirli aralıklarla türlü linçlere konu oluyorum, biliyorsun. Ne kadar güçlü dursanız ve sadece işinizle ilgilenseniz de bu kuru gürültü, zaman zaman sinirleri yıpratan bir şey haline gelebiliyor. Şanslıyım ki kendimi ifade edebileceğim, zehrimi akıtacağım bir kanalım var; şarkı yazmak. Ben kızınca, küsünce, sinirlenince, özleyince oturup şarkısını yazıyorum epeydir. Küfretmek yerine şarkı yazıyorum yani belki de (gülüyor).  O hisler dönüşmüş oluyor ya da en azından yükü hafifliyor. Bu şarkıların çoğu öyle anlarda çıkmıştır.

‘Fatih’in ortaya çıkış sürecini düşündüğünde ya da albümü dinlediğinde aklına gelen, unutamadığın bir anı ya da olay var mı?

Hayatımı değiştiren bir tanışma anı… O günden beri başka bir insanım.

Önceki albümlerin için yaptığımız röportajları incelediğimde ortak noktanın hep kendinle yaptığın hesaplaşmalar olduğunu gördüm. Bu albümün kapanış şarkısı ‘Veda Ettim Geçmişe’nin de başka bir anlamı olduğunu hissediyorum. ‘Kendinle dans’ şarkısı olarak tanımladığım bu şarkının hikayesini senden dinlemek isterim.

Albümdeki ve diskografimdeki en sevdiğim şarkılardan biri. Brek de enfes bir düzenleme yaptı sağ olsun. Akustik ve minimal başlayıp sonlara doğru orkestral yaylılar ve kirli synth’ler eşliğinde giderek çıldırıyor. Şaşırtıcı buluyorum. Geçmişi de geleceği de salmış, şimdiki zamanı yaşamaya niyet etmiş birinin şarkısı bu. Kendi kendini dansa kaldırmanın, kendine merkezlenmenin şarkısı. Ufak bir Turgut Uyar göndermesi de içeriyor. Vokal kaydı sırasında gerçekten de nakarattaki hikayeyi hayal ettiğimi ve şarkıyı belli belirsiz gülümseyerek söylediğimi hatırlıyorum.

‘Fatih’ albümüyle bir başka hayalini daha gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Bundan sonraki hayaline dair bize nasıl bir ipucu verebilirsin?

Artık yurt dışı iş birliklerine ağırlık vermek, dünyadan çeşitli prodüktör ve müzisyenlerle ortak çalışmalar yapmak ve müziğimi dünyaya götürmek niyetindeyim. Başka isimlere verdiğim beste çalışmalarına da ağırlık vereceğim.

İstanbul’daki favori mekanlarını öğrenebilir miyiz? 

Ne olursa olsun hâlâ en çok Beyoğlu. Sonra biraz tarihi yarımada, biraz Boğaz kıyıları… Beyoğlu’nun underground gece hayatı ve buna ev sahipliği yapan kulüpler ilgimi çekiyor. Sokak kültüründen ne olursam olayım kopamadım, kopamam.

Peki sana bu şehirde şarkı yazdıran yerler var mı? ‘Fatih’ albümünden herhangi bir şarkının böyle bir hikayesi var mı?

Bu sorunun cevabı da Beyoğlu kesinlikle. Bana en çok yazdıran, beni en çok söyleten yer burası İstanbul’da. Şiddetli bir ilham kanalı açıyor. ‘Karakol’u, Cihangir’de sokakta görüp kaybettiğim birine yazmıştım.

3 Kasım, Volkswagen Arena, 21.00, 1.000-1.250 TL, loca: 33.000 TL, instagram.com/mabelmatiz

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm