Articles (17)
The 40 coolest neighbourhoods in the world
It’s that time again. Every year, we ask thousands of city-dwellers to tell us the coolest spots in their cities. What are the places locals love and visitors flock to? Where are the exciting new openings across food, drink and culture? Where are people going out, hanging out and having fun? For the sixth year running, the results are in. Over 12,000 people had their say in this year’s shortlist, naming the neighbourhoods in their hometowns where everyone wants to be right now. Then, we narrowed down the selection with the insight and expertise of city editors and local experts who know their cities better than anyone else. To create and rank the final list, we considered factors including community and social ventures, access to open and green space, and thriving street life. In 2023, our neighbourhoods are more global than ever before. The rise and rise in post-pandemic digital nomadism has led to an explosion of brand-new community spaces, multi-purpose culture centres and more cafés than we can count on two hands. But while most of these neighbourhoods have experienced a transformation over recent years, they remain resolutely local at heart. Slick new developments and cool cafés might bring in new crowds, but neighbourhood stalwarts – from old pubs to family greengrocers – keep it real. The world’s coolest neighbourhoods this year are, therefore, places with big personalities. Each area’s diversity is reflected in its food, culture and festivals. Community is key: local
Salon İKSV ekibi ile yeni sezon ve şehrin müzik sahnesi üzerine
Son yıllarda İstanbul’daki konser sayısının azalmasının yerli müzik sahnesine yararlı olduğu konuşuluyor hep. Yabancı isimleri İstanbul’da daha az canlı dinleme imkânı bulmamız sizce yerli müzik sahnesini gerçekten olumlu yönde etkiledi mi? Hem kayıtlarını hem de canlı performanslarını başarılı bulduğunuz kimler var yerli sahneden?Egemen Yabancı grupların İstanbul’a daha az uğramasının, yerli grupların daha çok sahneye çıkması açısından elbette olumlu bir etkisi oldu. Ancak bunun genel olarak seyirciyi ve grupları ne kadar olumlu etkilediğini görmek için biraz zamana ihtiyaç var. Neyin nasıl değiştiğini yabancı gruplar İstanbul’a yine sık geldiğinde anlayabileceğiz. Can Kazaz, Cihan Mürtezaoğlu, The Ringo Jets ve Gevende ise sahne performanslarını sevdiğim müzisyenler. Deniz Bu soruyu son bir senedir sürekli duyuyoruz. Salon’un açıldığı günden beri yerli sahnenin yeni isimlerine her zaman sahnesini açtığını gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. 2015-2016 sezonunda 67 yerli sanatçıya yer vermişken, 2016-2017 sezonunda yine 60’dan fazla isme yer vermişiz. Yerli müzik sahnemiz şu an çok hareketli ve verimli. Göz önünde olmalarını sadece yabancı gruplar ile ilgili sıkıntılara bağlamak bence çok yanlış olur. Mekânlardan önce kitleleri onları sahiplendi, bu ilgiyi sonuna kadar hak ediyorlar. Bizlerin görevi ise onlara ne olursa olsun her zaman yer vermek ve desteklemek. Yerli sahne bu sektörün can damarı. Hem kayıt hem canlı performans olarak sevdiğim ve ilk aklıma gelen isimler ise
Avrupa'nın en iyi açık hava müzik festivalleri
Benicàssim Kimler çalıyor? Red Hot Chili Peppers, The Weeknd, Kasabian, Foals, Liam Gallagher. Neden gitmeli? Rock, pop ve hip hop’ın popüler isimleriyle arası iyi olan arkadaşlarınızla denize nazır bir festival keyfi için. Elbette İspanyol yetenekler de keşfetmeniz olası. Benicàssim, İspanya. 13-16 Temmuz. www.fiberfib.com Demon Dayz Kimler çalıyor? Gorillaz! Üstelik bu yepyeni festivalin küratörleri Gorillaz’ın yaratıcıları Jamie Hewlett ve Damon Albarn. Tüm program biz bu satırları yazarken henüz açıklanmamıştı ancak bu ekibin sahneye çok sağlam isimler çıkaracağı garanti. Neden gitmeli? Geri dönüş albümleri heyecanla beklenen Gorillaz’ı canlı dinlemek için elbette. Margate, İngiltere. 10 Haziran. www.demondayzfestival.co.uk Exit Kimler çalıyor? Liam Gallagher, Jake Bugg, Rag’n’Bone Man, Paul Kalkbrenner. Neden gitmeli? Petrovaradin Kalesi’nin dibinde festival deneyimi için. Novi Sad, Sırbistan. 6-9 Temmuz. www.exitfest.org Field Day Kimler çalıyor? Aphex Twin, Beak>, Machinedrum, Silver Apples, Thee Oh Sees, Slowdive, Nicolas Jaar, King Gizzard & the Lizard Wizard. Neden gitmeli? Müziğin dünya başkentinde gerçekten iyi müzik dinleyebilmek için. Alternatif, avangart ve deneysel işlerle arası iyi olan arkadaşlarınıza haber salın. Londra, İngiltere. 3 Haziran. www.fielddayfestivals.com Glastonbury Kimler çalıyor? Radiohead, Foo Fighters, Kris Kristofferson ve biz bu konuyu hazırlarken henüz açıklanmamış pek çok isim. Neden gitmeli? Her müziksever en az bir kez bu deneyi
Mamut Art Project’i kaçırmamanız için dört sebep
Genç yetenekler keşfetmek için Mamut Art Project, yeni yetenekleri geniş bir kitleyle buluşturarak sanatı ulaşılabilir kılıyor ve bu yönüyle büyük bir alkışı hak ediyor. Hangi sanatçıların eserlerinin sergileneceği, sanat konusunda işinin ehli bir jüri tarafından belirleniyor. Bu yılki jüride Akkök Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve koleksiyoner Ali Raif Dinçkök, kavramsal sanatçı Sarkis, sanat danışmanı Elif Bayoğlu, küratör ve yazar Övül Durmuşoğlu ile güncel sanat eleştirmeni Murat Alat vardı. Her sene değişen jüri yine zoru başardı ve 1000 başvuru arasından 50 sanatçı seçti. Mamut Art Project’te işte bu 50 sanatçı ve işleriyle tanışacağız. Sanatçılar da koleksiyonerler, galeriler ve kültür-sanat kurumları ile buluşarak kariyerlerinde önemli bir adım atacak. Farklı disiplinlerden işleri topluca görebilmek için Mamut Art Project 400’den fazla işi bir araya getirerek sanat maratonu tanımını hak ediyor. Bu yıl resim, video, heykel, fotoğraf, yerleştirme, dijital, kolaj, grafiti, oyun sanatı (game art), dokuma sanatı (yarn art), gif ve çizgi roman gibi farklı alanlardan işleri yine aynı çatı altında görebilmenin tadını çıkaracağız. Bir de performans sanatlarına ayrılan bir bölüm var ki, daha detaylı bir şekilde incelenmeyi hak ediyor. Performans sanatıyla yakın temas için Evet, geçen yıl da Mamut’ta bir performans programı vardı ancak bu yıl performans sanatına ayrı bir alan yaratıldığının altını çizmek gerek. Performans sanatçılarını bir çatı altında toplayan ve son aylarda
Efsane plak tasarımcısı Betül Dengili Atlı ile psikedelik bir yolculuk
70’li yıllarda dünyada ses getirmiş pek çok ismin Türkiye’de yayınlanan plakları için kapak tasarımları yaptınız. Aralarında Led Zeppelin, Jethro Tull gibi isimlerin işleri de vardı. Bir Güzel Sanatlar mezunu olarak plak tasarımı hayatınıza nasıl girdi? Akademi öğrenciliğim sırasında Cağaloğlu kumaş deseni ve matbaa atölyelerinde kısa süreli olarak çalışıyordum. Mezun olduğumda da bir işim vardı. Fakat sınıf arkadaşım Ergin Bener, kendisinin yönetici olarak çalıştığı Amerikan Neşriyat Bürosu’na ait Melodi Plak’a beni çağırdı. Galatasaray’da tarihi bir binadaydı. Melodi Plak, Atlantic Records, Decca, RCA gibi Amerikan plak şirketlerinin Türkiye temsilcisiydi. Amerika veya Avrupa’da çıkan plaklar burada yeni illüstrasyon kapaklarla üretilir ve satışa çıkardı. Işık Üniversitesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölüm Başkanısınız. Plak tasarımını uzun süre yapmadınız ama günümüzde efsane haline gelmeniz için bu kısa süre yetti. Sekiz ay Melodi Plak’ta çalışıp 1970’de devlet bursuyla dört yıllığına Almanya’ya gittim. Döndüğümde tekrar Ergin Bener’in teklifi ile Okay Temiz gibi isimler için kapaklar hazırladım. Daha sonra zaten plaklar yerini kasetlere terk etti. 1975’te şimdi adı M.S.G.S.Ü olan o zamanki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistanlık görevime başladım ve 2008’de profesör olarak emekli oldum. Farklı konularda illüstrasyonlara devam ettim. Çocuk kitapları resimledim, deri giysilerin üzerine desenler yaptım ki 80’lerde çok modaydı. Grafik ajansları ile çalıştım. Daha sonra
Bant Mag.’in kurucularından Aylin Güngör, 'This Magical Depression’ serisini anlattı
Instagram üzerinden başladığın bir seri ‘This Magical Depression’. Sergi ve kitap fikri en başından bari var mıydı aklında?‘This Magical Depression’ 2014’te kullanmaya başladığım bir tag. Öncesinde de sürekli bu tarz analog fotoğraflar çekiyordum ama paylaşmıyordum. Sonra kendi kişisel Instagram’ımda telefonla çektiğim fotoğrafları bu isimle paylaşmaya başladım. Ama aynı anda çektiğim analog fotoğrafları da bir kitaba ve sergiye dönüştürmeyi hep planladım. Böyle daha anlamlı benim için. Proje, “ülkenin her yerine bulaşmış tuhaf ve bazen de büyüleyici zevksizliğin bir dökümü,” olarak tanımlanıyor. Bu zevksizliğe odaklanan fotoğraflar çekme fikri nasıl doğdu?Bu manzaralarla karşılaştığımda da hep büyük bir huzursuzluk çekerdim. İçim sıkılır, kalbim kırılır ve çok üzülürdüm. Hep analog kameralarla çekiyordum. Yaklaşık 10 yıl sonra bir gün arşivime baktığımda, ileride kimselere gösteremeyeceğim çirkinlikte anılar biriktirdiğimi fark ettim ve üzüldüm. Keşke daha çok arkadaşlarımı ve eğlenilen güzel anları çekseydim diye düşündüm. Ama bu fotoğraflara ‘This Magical Depression’ ismini verdikten sonra onları başka bir boyutta algılamaya başladım. İçimi daraltan bütün bu anları, görüntüleri özellikle arar oldum. Bu ortamları bulmak beni artık üzmedi, tam tersi peşinde olduğum ortamlara dönüştüler. ‘This Magical Depression’ ismi nereden geliyor?Antalya Falez Otel’de Bant Mag. ekibi olarak geçirdiğimiz 10 günün sonunda ortaya çıktı. Beş yıldızı, çok lüks ve şaşaalı görüntüsünün altın
Biletleri kapış kapış giden 'Fuerza Bruta'nın sanat yönetmeni Diqui James'le konuştuk
‘Fuerza Bruta’ ne anlama geliyor?Vahşi güç. Şovun çıkış noktasında insan vücudunun duygular ve duyular aracılığıyla neler ortaya koyabileceği fikri yatıyor. Tamamen duyusal bir şey bu, konuştuğumuz dilin de ötesinde. Etki tepki odaklı bir deneyim vadediyoruz. Dilin koyduğu sınırları yıktığı için eşi benzeri olmayan bir deneyim. Ben ‘Fuerza Bruta’yı ani bir dürtü olarak tanımlıyorum. Ne istediğinizi veya ne beklediğinizi düşünmeniz için size fırsat vermeyen, öncelikle hislerinize hitap eden bir gösteri. Tamamen kişisel bir deneyim. Nasıl ortaya çıktı peki ‘Fuerza Bruta’?Karnavallara benzeyen bir tiyatro oyunu sahneye koymak istiyorduk. İşin sırrı basit bir dil kullanmakta yatıyor. Her insana hitap edebilecek, duyguların her şeyin önüne geçtiği bir deneyim yaratmak amacındaydık. Bu, bir yolculuk. Bu yüzden ‘Fuerza Bruta’yı 21. yüzyıl teknolojilerinin kullanıldığı ilkel bir tiyatro olarak tanımlıyorum. Bu post-modern tiyatroyu yaratırken motivasyonunuz neydi?Sokak tiyatrosuna ait öğeleri sahneye taşımak en büyük motivasyonumuzdu. Sokakta bir performans sergilediğiniz zaman seyirciden iyi ya da kötü, doğal bir tepki alırsınız. Bilet parası ödemedikleri için samimidir tepkileri. Beğenirlerse durup izlemeye devam ederler, beğenmezlerse yürüyüp giderler. Sokakta kontrol edemediğiniz çok fazla şey olup bittiği için önemli olan insanların dikkatini çekebilmektir. Sokak tiyatrosunun bu yönleriyle bize ilham verdiğini söyleyebilirim, çünkü ‘Fuerza Bruta’nın da zorlukları ve yarattığı
KENZO X H&M koleksiyonu satışa çıkıyor
H&M'in ünlü tasarımcılarla yaptığı iş birliklerinde sıra Kenzo’ya geldi. KENZO X H&M koleksiyonu 3 Kasım’dan itibaren tüm dünyada ve Türkiye’de satışta. H&M, 2004’te Karl Lagerfeld ile başladığı iş birliği silsilesi ile modanın lüks markalarını ulaşılabilir kılmayı, her kesimden moda meraklısının gardırobuna yüksek tasarımcıların imzası olan ürünleri sokmayı başarmıştı. Geçen yılki H&M ve Balmain iş birliğini hatırlayın. Zorlu Center’da görücüye çıkan koleksiyondan birer parça kapabilmek umuduyla H&M mağazasının önünde dev bir izdiham oluşmuş, dükkân adeta talan edilmiş, Balmain tasarımları kapanın elinde kalmıştı. Benzer bir izdihamın bu yıl da yaşanması muhtemel zira H&M ve Kenzo iş birliği moda çevrelerinde uzun zamandır beklenen bir hadise. KENZO x H&M koleksiyonundan dört parça bot: 399 TL, deri ceket: 899 TL, gömlek: 199 TL, elbise: 1099 TL Peki KENZO X H&M koleksiyonunda bizi neler bekliyor? Kenzo’nun kreatif direktörleri Carol Lim ve Humberto Leon’un markanın kurucusu Kenzo Takada’nın arşivinden seçtikleri parçalara getirdikleri özgün ve modern yorumlara kayıtsız kalamayacağımız kesin. Kimonolara, fırfırlara, hayvan desenlerine, birbiriyle kontrast halindeki renklere bu koleksiyonda rastlamak mümkün. Tüm koleksiyonda 70 ve 80’li yılların havası esiyor. Uzun lafın kısası, hayatında hiç tasarım bir parça almamış olanlar ve rüyalarında uygun fiyatlı tasarım ürünler görenler için bulunmaz bir nimet KENZO X H&M koleksiyonu. Satışa çıktığı gün erken saatte mağazalarda olm
Kuzguncuk’u nasıl bilirsiniz?
Kuzguncuk tam anlamıyla şehir içinde zamanın yavaş aktığı bir kasaba. İstanbul’un kaosundan nasibini almayan ve nostalji kokan kişilikli sokaklarıyla, uzun yıllardır pek çok dizi için doğal bir set ortamı sunduğu hepimizin malumu. ‘Perihan Abla’ ve ‘Ekmek Teknesi’ gibi yerli televizyon tarihine damgasını vuran dizilerin birçoğu hep Kuzguncuk’ta çekildi. Elbette sadece yapımcıların gözbebeği değil Kuzguncuk. Emlak sektöründe de Kuzguncuk’a rağbet son beş yılda ciddi şekilde arttı. Eski bir balıkçı kasabası olan bu semtte denize yakınlık ve Boğaz manzarası, tahmin edersiniz ki konut fiyatlarını dalgalandıran en önemli etkenler. Apartman dairelerinden müstakil evlere ve yalılara farklı konut tipleriyle karşılaşacağınız bu tarihi semti cazip kılan özelliklerden biri eski kent dokusunu korumayı başarması. Sevimli kafe ve restoranlarını es geçmemeniz gereken Kuzguncuk’ta kahvaltı için Pita, ev ortamına sahip bir kafe arayanlara Betty Blue, balık diye tutturanlara Instagram dostu tasarımıyla Kuzguncuk Balıkçısı, tatlısız yapamayanlara İtalya’da eğitim alan şef İpek Bozkurt Tenti’nin Big Dessert’ı bizden tavsiye. Lafı uzatmayalım ve Kuzguncuk’u bilenlerden dinleyelim. Şeyma Şehirli Eva Gayrimenkul Değerleme, Lisanslı Değerleme Uzmanı “Son dönemde gördüğü rağbet sebebiyle Kuzguncuk’taki fiyatlar arttı. Bu durum tarihi binaların yenilenme hızını da artırıyor. 1980’lerde başlayan televizyon dizileri ve 2000’lerin başında daha çok izleyiciye ulaşan, İstanbul’daki mahalle hayatını anlata
Interview: Ost & Kjex
After a five-year hiatus following Cajun Lunch, your third album Freedom Wig comes out this month. What took you so long?Yes, it’s been too long. Touring and raising four children (two each) takes time and creative energy. And just before we finished, we decided to rewrite almost the entire album. Once we started, things moved pretty fast, though, and the timing couldn’t feel any better now. We are actually very happy that we spent the extra time on the album. When did you decide that it was time for a new album?It was actually right after Cajun Lunch. Some of the sketches were written around the time it was released. Let’s talk about Freedom Wig. Are there any collaborations? Where did you record the album? What do we need to know about it?We collaborated with a lot of musicians. Bugge Wesseltoft played the piano, while JAW from dOP did a duet with Ost, which was actually recorded in our studio five years ago. Anne Lise Frøkedal, who did the vocals on the track “Indie” from our Lulu EP, provided vocals for this album as well, and you can also hear Hanne Kolstø’s vocals on one of the tracks. Norwegian contemporary composer Ole-Henrik Moe did some beautiful string arrangements; Jens Carelius and Arild Hammerø from a Norwegian desert rock band did vocals and guitars on a couple of tracks; and Tore Brevik from Mungolian Jetset provided magical percussion all over. The album was recorded in various locations such as Berlin, a cottage in the woods outside Oslo, our studios and on
Interview: Sine Büyüka
Music has always been a part of Sine Büyüka’s life: a music journalist, radio show host and DJ, she recently moved to London to pursue her passion for music. There, she founded Injazero Records and went on to produce remixes for DJs like John Talabot and Booka Shade with the moniker Villette. We recently caught up with the prolific artist following the release of her first EP Crossed Wires, which includes a remix by Christian Löffler. You moved to London and successfully built yourself a music career in a very competitive market. How did you manage to do that?“Thanks for the kind words. I haven’t quite built my career yet, but let’s say I’m on my way. London is at the heart of the music industry, and it really is a big city. I came here at the age of 29, which is quite late, so I didn’t have any unrealistic dreams. My goal was to meet new people, find a job in the music industry, start my own record label and learn about music production. The ability to make music was a reward in and of itself. If I’m able to realize my dreams at the moment, it’s all due to hard work.” You used to play mostly indie with the duo Dancing Birds Feel the Beat. How did you get into house and techno?“I always had an interest in techno. I also benefited greatly from the knowledge and musical taste of my close friend Mabbas, with whom we exchanged a lot of ideas. Back then I still had a show on Radyo Eksen, which meant I had to keep up with guitar music more than I do now. After the show was over and
News (1)
Velvet Indieground’dan haber var!
Geçtiğimiz yıl Haziran’da, Tophane’deki plakçı Velvet Indieground’da yaşananları hatırlarsınız. Radiohead’in son albümünün dinletisi esnasında yaşanan saldırının yaralarını sarmak kolay olmadı ve Seogu Lee dükkânını Ocak ayında kapatmak zorunda kaldı. Geçtiğimiz ay ise güzel bir haber aldık. Bundan böyle Seogu Lee’nin arşivini Gold Plak’ta bulabileceğiz. Gold Plak’ın kurucusu ve sahibi Göksel Alkan, bu güç birliği için Lee’ye bizzat teklif götürmüş. Lee’nin indie müzik ağırlıklı arşivine hem Gold Plak dükkânından hem de web sitelerinden ulaşabilirsiniz. Lee’nin seçkisinin yanı sıra Gold Plak’ta rock, indie, pop, house, hip-hop, elektronik gibi türlere ait plaklar da mevcut. Gold Plak, Ergenekon Mahallesi Dolapdere Caddesi 188-B, Şişli. www.goldplak.com İstanbul'un en iyi plakçılarını keşfedin.